Bugünkü konumuz Revenge. Final yapmamış diziler hakkında yazmayacağım aslında ama son bölümde o kadar çıldırdım ki daha fazla dayanamacağım dedim. Kız nerdeyse ölüyordu yahu! Evet bu cümlemden de anladınız ki bu yazının tamamı ciddi spoiler içeriyor.

Ha bu arada başroldeki Emily VanCamp'a bayılıyorum ben. Böyle bir oyunculuk görülmedi herhalde. Bu kızın değerini anlayamadılar bence daha. Karakterimiz sessizdir o yüzden Emily müthiş mimik kullanır; birkaç dakika içinde o bakışları nasıl değişir, yüzünü nasıl da ukalaca şekilden şekile sokar her seferinde tekrar şaşırıp bayılmaya devam ediyorum ben. Ayrıca Emily'nin sporcu vücudunu da unutmamak gerek, başka dizilerdeki kokoş ve iskelet kızlara hiç benzemiyor. O dövüşürken oturup saatlerce izleyebilirsiniz. Bir insan aynı zamanda nasıl hem bu kadar sert hem de bu kadar kırılgan olabilir, çözebilmiş değilim. Yani bu dizinin konusu sapıtsa bile (ki şu an yeteri kadar sapıtık) ben Emily VanCamp için izlemeye devam edeceğim. Hem, çok tatlı değil mi? =)
_-_poster.jpg)
Önce konusuna değineyim de sonra dolu dolu çemkiririm. Babasının intikamını almak isteyen bir kızı anlatır Revenge. Bu açıdan Alexander Dumas'ın
Monte Kristo Kontu adlı kitabından esinlenilmiştir (zira Monte Kristo Kontu'unda da zengin olup kılık değiştirerek intikam almak için geri gelen bir adamın hikayesi anlatılmaktadır). Amanda Clarke, 9 yaşındayken babasının terörist damgasıyla hapse götürülmesine şahit olur. Babası (David Clarke) masumdur ancak Victoria Grayson'un ihanetine uğramıştır, bütün kanıtlar ayarlanmıştır ve David suçlu görünmektedir. Daha sonra hapiste öldürülür ve Amanda'ya bir miktar para kalır, babası kızının rahat yaşayabilmesi için yıllarca bu parayı saklamıştır. Ancak Amanda, huzurlu yaşamak yerine, bu parayı intikam için kullanmayı seçer ve dövüş sanatları daha doğrusu intikam eğitimi alır, Victoria Grayson'un ailesine girebilmek için zengin bir kimlikle onların yanına taşınır. İsmini Emily Thorne olarak değiştirir ve mükemmel planlarıyla herkesten birer birer öç almaya başlar.

Hikayemiz buraya kadar gayet güzel aslında, müthiş bir kurguyla çok güzel işler başardı Emily. Yıllarca her şeyini herkesten saklamayı başardı ancak bu yolda büyük kayıplar da verdi. En son Aiden öldüğünde ben bile ağladım artık bu kızın kaderine (napim çok alışmıştım ikisinin acayip aşkına). Emily bu sezonun (yani 4.sezonun) başında da Victoria'yı akıl hastanesine tıkarak bir nevi intikamının sonunu getirmişti aslında. Tam her şeyi bırakıp huzurlu bir şekilde çekip gideceği anda, babasının aslında ölmediğini öğrenmesiyle olaylar tekrar karışmaya başlar. Babası önce kızını tanımaz, onun Amanda olduğunu anladığında ise ona inanmaz, Victoria'nın masum olduğunu idda eder ve tekrar Victoria'nın kollarına koşup kızını dinlemez, Amanda'nın çok değiştiğini ve kötü birine dönüştüğünü söyler, kızından uzak durur ve bu süre zarfında ise biz izleyiciyi fazlasıyla çıldırtır! Nefret etmiştim adamdan, Emily bunun için mi her şeyini kaybetti, değmezmiş demiştim. Hala da öyle diyorum ama neyse.
Bir süre sonra babasıyla araları düzelmeye başlar, David, Victoria'yı öldürme planları yapmaya başlar ama bu sürede her şeyi de Emily'den gizler çünkü kızının zarar görmesini istemez. Ama bilmediği şey, Emily'nin bu işlerde çok iyi olması ve ancak ondan gizlenen şeylerin ona zarar verecek olmasıdır. Emily babasının hataları ve yine Victoria yüzünden ölümlerden döner, bu arada Victoria'nın oğlu (Daniel) kendini Emily için feda eder, yine bir cinayet işlenir, yine deliller saklanır vs... Ha bu arada Daniel'dan bizi yıllarca nefret ettirip, son birkaç bölümde Emily'yle paylaştıkları şeyler yüzünden bize Daniel'ı tekrar sevdirip küütt diye onu öldürmek de nedir ya! Hepimiz o pisliğin bile ölümüne üzülelim istediniz di mi? Evet başardınız, gerçekten üzüldük. Emily bile ağladı yahu! Neyse...
Hadi buraya kadar yine tamam dedim ama artık insaf! David'e mi kızayım, son anda pırtlayan Malcolm Black isimli bir caniye mi kızayım, Malcolm'un sürtük ajan kızı Kate'e mi kızayım, FBI'a bile güvenilmemesine mi kızayım, Jack'in salaklığına ve Ben'in her şeye burnunu sokmasına mı kızayım yoksa son anda Daniel'ı sevmeye karar verdiği için artık Emily'le uğraşacak olan
Margaux LeMarchal'a mı kızayım bilemedim (ki Margaux'yu severdim aslında ben, tabi bugüne kadar). Tamam karar verdim, David'e kızıyorum çünkü her şey onun
suçu oldu artık. David malesef Emily'nin yarısı kadar bile güçlü ve zeki değil bence. Çünkü ısrarla her bölümde herkesin başını derde sokmayı ve bir şeyleri batırmayı başarıyor. O soğuk ve karanlık duruşunu hiç sevmiyorum ben artık, anladım ki bu adam akıllanmayacak. Evet 13.bölüm hiç de kötü bitmedi ama David'in bu zamana kadar yaptıkları da yetti artık yani. Bu kız daha ne kadar babasına gözü kapalı güvenmeye devam edecek ve her seferinde hiç bilmediği bir düşmandan kendini korumak zorunda kalacak? Hayır ben izlerken yoruluyorum yani, bu kıza da yazık değil mi artık?
Evet çemkirdim rahatladım. Dediğim gibi, ben izlemeye devam edeceğim. Konusu ne kadar gereksiz yönlere kaysa da oyunculukların her birini ayrı ayrı takdir ettiğimi de saklayamayacağım. İzleyin izleyin, bir şey kaybetmezsiniz. Arada sinir krizleri geçirirsiniz ama tuzu biberi olsun o da di mi? Hem bunca sinire rağmen Nolan'a her seferinde büyük bir sempatiklikle kocaman gülümsememek elde değil =) Hepimizin, onun gibi harika bir dostu olması dileğiyle...
Aylar sonra gelen zorunlu ekleme: Bu dizi bu sezon herkesi şaşırtarak final yaptı. Final sezonu olduğunu önceden bilseydim, ufak tefek saçmalıklara bu kadar sövmezdim herhalde =) Çünkü aceleye getirilmiş de olsa çooook mükemmel bir final yaptı. Senaristler bütün saçmalıklarını düzeltip, diziyi kısmen de olsa mutlu sonla bitirdiler mesela. Kısmen de olsa dedim çünkü bu dizinin ilk bölümündeki Konfüçyüs'e ait cümleyi hepiniz hatırlarsınız herhalde;
"İntikam yolculuğuna çıkacaksan, bir mezar da kendin için kaz."
Evet, dizimiz iki cenaze ve bir düğünle bitti diyebilirim. Daha fazlasını anlatmayayım, siz izleyin olur mu? =)
Etiketler: dizi, Emily VanCamp, Revenge