Nefes (bir distopya serisi)

    Kitaplara bir dönüş yapayım dedim, hangi birini yazsam diye düşünürken rafta gözüme çarptı Nefes, böyle mor mor. Hem çok bilindik bir kitap da değil, o zaman ben tanıtayım di mi? =)

    Nefes, 3 kitaplık distopya serisi olacak. İlk kitabın adı da zaten Nefes. Yazar, Sarah Crossan. 1.kitabı türkçe olarak Dex'ten iki sene önce yayınlandı ve ben çıktığı gibi almıştım. Biliyorsunuz bu sıralar dünyanın geleceğiyle ilgili pozitif bir şey yok. Hepimizin hayallerini süsleyen ütopyalar, bu berbat dünyada yerini distopyaya bıraktı. Çoğumuz malesef bu seriyi Açlık Oyunları ile keşfetmiş ve Uyumsuz ile pekiştirmiş olabiliriz, zaten ben de bu konuda önceden kara cahil olduğumu kabul ediyorum. Ancak biraz araştırınca distopya türünün çok eskiye dayandığını gördüm. George Orwell'ın "Hayvanlar Çiftliği" ile "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört" isimli kitapları, Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya"sı, Ray Bradbury'nin "Fahrenheit 451"i bunlardan sadece birkaçı. Haa bu kitapları tabi ki biliyordum ama "distopya" diye adlandırıldıklarını fark etmemişim işte, dedim ya benim cahilliğim. Bunlardan da bahsedeceğim elbette ama önce Nefes'i konuşalım diyorum.


"Oksijen canlıların büyük bir kısmı için hayati önem taşırdı. 
2,5 milyar yıldır dünyada en bol bulunan 
element, oksijendi. 
Ta ki Tükeniş'e kadar."


    Girişinden de anlaşıldığı gibi bu kitap, oksijenin tükendiği bir dünyayı anlatıyor. Bizim şu an içinde bulunduğumuz dünya, gelecekte bir "Tükeniş" yaşıyor ve oksijen bitiyor. Çünkü dünyada artık yeşil hiçbir şey yok; ne bir orman, ne bir ağaç ne de küçük bir çalı... Otoriteler bu dünyada ağaçları yok ederken ağaçsız bir dünyada da yaşanabileceğini ve okyanus/denizlerin canlıların oksijen ihtiyacını karşılamaya yeteceğini düşünmüşler. Ama tabi ki öyle olmamış. Oksijen o kadar bitmiş ki, insanları "Koza" dedikleri, adeta bir kar küresi gibi bir şeyin içine yerleştirmişler, herkese sadece cüzi miktarda oksijen ayırıp ondan ciddi para almaya başlamışlar. (bkz: Bedava. Hava bedava, bulut bedava... Nur içinde yat Orhan Veli...) Bu dünyada da, her yerde ve her zaman olduğu gibi, zenginler her şeye sahip. Oksijen çok pahalı ve zenginler istedikleri kadar oksijen alabiliyorlar. Fakat geri kalanlar için hayat çok zor ve acımasız. Koşmak yasak, spor yapmak yasak, gereğinden fazla hareket edip gereksiz oksijen harcamak yasak, öpüşmek/sevişmek yasak... Yaşadıkları evlerde oksijeni ölçüp ona göre verilmesini sağlayan düzenekler var ve bırakın bu saydıklarımı, insanın neredeyse hiçbir şey yapmaya izni yok, evinde bile. Ola ki sinirlendiniz, doğal olarak kalp atışınız yükselir, nefes alış verişiniz düzensizleşir ve daha fazla oksijene ihtiyaç duyarsınız ya; bu bile yasak. Böyle durumlarda bu düzenekler hemen uyarıya geçiyor; o kadar az oksijen veriyorlar ki bu insanların sadece hayatta kalma seviyesinde oluyor, insanların başı bile dönüyor ama malesef paran yoksa, daha fazlası yok.

    Böyle bir dünyada yaşayan 3 farklı genci anlatıyor bu kitap. Alina, Quinn ve Bea. Alina bir Direnişçi ve değişimin gerçekleşeceğine inanıyor. Bu Koza'nın içinde yaşamak istemiyor ve diğer insanlara nazaran, ağaçlar hakkında bir şeyler biliyor. Hatta gizlice ağaç yetiştirmeye çalıştıkları bir direnişçi grupları bile var. Ama yakalandıklarında, cezası ölüm olacak. Bu yüzden herkes korkuyor, kimse bu işe bulaşmak istemiyor; korkmayanlar da artık "ağaç" diye bir şeyin varlığına ve onlara anlatılan eski, bol oksijenli, ozon tabakalı, atmosferli dünyaya inanmıyorlar. Çünkü bunlar kimseye anlatılmıyor bu toplumda. Tabi ki her şeyi yönetim kontrol ediyor. Bir diğer karakter Quinn, zenginlerden yani statüsü Asıl. Hiçbir zaman hava için endişelenmedi. Ama artık her şeyin toz pembe olmadığını görmesi gerekiyor. Bea ise, her zaman hava için endişelenmiş bir Yedek. Bu üç karakterimizin yolları bir şekilde kesişiyor ve Koza'nın dışına çıkmanın bir yolunu bulup, Alina'ya direnişinde yardım etmeye çalışıyorlar. Tabi ki işler karışıyor, başları derde giriyor hatta oksijenleri bitiyor. Ama pes etmiyorlar, ne olursa olsun bu mücadele devam etmeli!

"Özgür olmak için, şans yetmez."



    Buraya kadar kitap tam anlamıyla harika çünkü bizim dünyamızın bu hale gelmesinin çok da zor olmadığını düşünüyorum. Her şey ufak tefek ağaçların ve ormanların kesilmesiyle başlıyor değil mi? "Amaan ne olacak bir tane ağaç kesilse!" düşüncesiyle hem de. Yorumu size bırakıyorum artık.
  
    Biraz da kitabın dilinden, üslubundan, karakter çözümlemelerinden bahsetmek istiyorum ben. Bu kitabı okurken hep "bir şeyi eksik bunun bir şeyi eksik, tadı tuzu yok" deyip durdum. Tabi hikaye müthiş bir hızla ilerliyor, her sayfayı daha da merak ederek okuyorsunuz ama bence sadece bu, bir kitap için yeterli değil ki bunda da yetmemiş zaten. Karakterle ilgili daha fazla şey öğrenmek isterdim ben mesela, ruh hallerini daha ayrıntılı anlayabilmek, onların hissettiğini hissedebilmek isterdim okurken ama bu olmadı. Bunun dışında da sanki anlatımında bir şeyler havada kalmış ama ne olduğunu tam çözemiyorum. Bu düşüncelerim muhtemelen mükemmeliyetçiliğimden kaynaklanıyor; hatta hayatım boyunca olaya değil de karakterlere önem vermemden kaynaklanıyor olabilir. Ama yani bir Harry Potter ya da daha güncel örnek verecek olursam Uyumsuz okuyanlar, beni daha iyi anlayacaklardır. Sarah Crossman harika ötesi bir konu bulmuş ve bu dünyayı da çok güzel kurgulamış, karakterlerin birbirleriyle zıtlıkları da aynı şekilde güzel. Ama diyorum ya, sadece tanımlayamadığım bir eksiklik benimkisi. E onun da üstünde daha fazla durmayıp, "kurgu yeter" deyip geçelim değil mi? Kaşınıyorum galiba ben neyse. 

    Siz bakmayın benim bu olumsuz yorumlarıma, kitabı mutlaka okuyun, sadece söylediklerim kulağınıza küpe olsun da ona göre okuyun, benim gibi boş boş balık gibi bakmayın sonra. Alalı iki yıl oldu demiştim, o yüzden birkaç gündür serinin 2.kitabı olan "Resist"i arıyorum ancak yok (bu arada tam kelime anlamı değil ama "Direnişçi" olarak çevrilmesini isterdim ben). Yani orijinali yayınlanmış ancak ülkemizde henüz türkçe versiyonu yok. Artık yayınevinin mi çevirmenlerin mi ihmalidir bilemem; zira Dex böyle bir gecikme yapmamalı. Evet bazen bilerek yapıyorlar (Kiera Cass'ın Sonsuza Dek'inde yaptıkları gibi) ama yine de pozitif düşünüp yayın ya da çeviri aşamasındadır diye kendimi kandırıyorum, hevesli hevesli beklemeye başlıyorum. Tabi bu arada orijinal kapağını sizinle paylaşmazsam olmaz, uyuyamam sonra. Ben çok beğendim kapağı, Koza'nın dışını ve kahramanlarımızın içinde bulunduğu durumu o kadar güzel özetlemiş ki... Dilerim bizde de en azından buna benzer şekilde yayınlanır, zira birinci kitaptaki gibi film afişi vari bir şey görmek istemiyorum ben. Kapakta içerikle ilgili tüyo vermemek okuyucu kaybettirir bence. Bakalım bekleyip göreceğiz...





Etiketler: , , ,